8 Mayıs 2017 Pazartesi

"Bırakın lan beni, bırakın, geçmişe gidip 'senin gelmişini geçmişini sikeyim.' diyeceğim."

Herkes susmuştu, arkadaşlardan birinin telefonundan müzik dinliyorduk. Fatih bu cümleyi etmeden hemen önce sıra Bedih Yoluk'a, nam-ı diğer Kazancı Bedih'e gelmişti: Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir. Yakınlarındaki bir marketin adından mülhem Karakaş diye adlandırdığımız bir parkta, Sheraton Otel manzarasına karşı demleniyorduk. Fatih biraz fazla kaçırmıştı; bizler de kendinden bu denli geçmiş, bağıra bağıra küfreden birine karşı kayıtsız kalabilecek kadar içmiştik en fazla. Birkaçımızın aklında Sheraton'ın ışığı yanan odalarında dönen sikişlerle ilgili hayaller vardı ve Fatih'in gelmiş ve geçmişe karşı duyduğu bu cinsel istek, bu hayalleri daha gerçekçi kılıyordu.

Kimse tutmuyordu Fatih'i. Biz tutmadıkça o, "Bırakın lan beni" diye bağırmaya devam ediyordu. Bir kaç dakika devam etti bu. En sonunda aklıma küçük bir soru takıldı. Fatih kimin gelmişi ve geçmişiyle sorun yaşıyordu acaba? O bağırmaya devam ederken "Fatih" dedim, "Kimin gelmişini geçmişini sikeceksin lan?"

Elindeki boş bira şişesini ağacın dibine fırlattı. Hemen önümdeki poşetten yeni bira çıkardı, susup yerine oturdu Fatih. Çünkü biliyordum; onun bütün derdi, kendisiyleydi.