"Bak bu gün bir şey deneceğim." deyip, çok alkolün insana nasıl etki ettiğini kendi üzerimde denedim geçenlerde. Saçmalama, tabii ki de benimkisi bilimsel bir merak, yoksa ayyaş değilim.
Deneyimin sonlarına doğru, nedense Demirtepe ve Maltepe arasında yürümeye başladım ve nedense oradaki pavyonlardan birinin adının değişmesine fena halde içerledim. Bana ne oluyorsa?
İsmi değişen pavyonun kapısında iki adam vardı; biri ayakta, diğeri adî bir esnaf lokantasının sandalyesinde oturuyordu. ya da bana öyle geldi bilmiyorum.
Bir o tarafa bir bu tarafa yalpalayarak yaklaştım yanlarına "Canım, siz neden uslu uslu durmuyorsunuz? (biraz ilerideki pavyonu göstererek) Bakın onlar isim değiştiriyor mu hiç?" dedim. "Ne diyon sen bilader?" dedi Oturanboğa. "Yavrum ayıp değil mi? Bak bir de giriş kapısının şeklini değiştirmişsiniz. Hiç yakışıyor mu bu size?" dedim. Ayaktadikilenkartal bana yanaşıp, sol omzumdan itekledi beni uzağa. "Bana çabuk mağaza müdürünüzü çağırın, sizinle muhatap olmak istemiyorum!" diye bağırdım. Oturanboğa da kalktı. Oturduğu sandalyeyi ödünç aldığı adî esnaf lokantasında çalışanlar da sesimi duyunca dışarı çıktı. Ben haklıydım; pavyonun ismini değiştirmek çok saçmaydı, onlar da kim oluyordu. Emindim, pavyona komşu adî esnaf lokantasında çalışanlar da benden yanaydı. Onlar da rahatsızdı bu durumdan ve benim gibi birini bekliyorlardı. İlk muhalefeti yapacak kişiyi... Sayımız artmıştı ve ben bunun gazını çoktan almıştım: "Ulan anası sikikler! Size çabuk mağaza müdürünüzü çağırın dedim!"
(Ne mağazası, ne müdürü... AVM değil pavyon lan ora... Bana ne... Bana ne... Ben hayatımda pavyona mı gittim, bana ne...)
Analarıyla ilgili yaptığım bu küçük tespit Oturanboğa'yı ve Ayaktadikilenkartal'ı çok sinirlendirdi tabii. Halbuki ben gerçekleri söylüyordum. Sonuçta Meryem Ana'nın evlatları değillerdi, hepimiz gibi bir sevişmenin ürünüydüler.
Neyse lafı uzatmayayım: Mağaza müdürüyle görüşemedim ve arkamda zannettiğim adî esnaf lokantası çalışanları beni dövmeye daha isteklilermiş, onu anladım.